Yarış öncesi ultramaraton yarışlarının istikrarlı abisi Murat Yeşiltaş'la fotomuzu çektik
Parkurda çam ağaçlarının arasından nefis manzaralar hiç eksik olmadı
Manavgat'a ailecek yarıştan bir gün önce gittik. Manavgat içindeki oteller yarıştan dolayı full kapasiteydi. Biz çocuklarda rahat eder diye düşündüğümüz için Side tarafında bir otel tercih ettik. (bu arada Side-Manavgat arası araçla 5 dk. bile değil.) Kaldığımız otel yarış teknik toplantısının yapıldığı AVM'ye çok yakındı. Cuma akşamı teknik toplantıdan 30dk önce organizasyon alanına gidip yarış kitimi aldım ve teknik toplantıya katıldım. Yarış direktörü Etem bey gayet açıklayıcı ve bilgilendirici bir teknik toplantı düzenledi. Teknik toplantıya benimle gelen 8 yaşındaki kızım Ayşe Zehra (dere geçişleri, çamurlu patikalar vs.) teknik toplantıda benim adıma endişelendi:)) Sürekli göz göze geldik;
- ''Baba başına geleceklerin farkında mısın?''dedi ve biraz acıyarak biraz da endişeyle bana baktı:))
- ''Kızım baban Survivor yarışmasındaki gibi mücadele ediyor acımasız doğayla'' dedim gülerek.
- ''Baba, bu Survivor'dan da zor!'' dedi.
Teknik toplantı sonrası hızlıca yarış için markete uğrayıp otele döndük. Yarış hazırlığımı yapıp erkenden yatay pozisyona geçtim. Çok iyi uyuduğumu söyleyemem ama sabah dinçtim.
Otelden start noktasına otelde tanıştığımız Tayfun ve Can'la geçtik. Tayfun 38k, Can 12k koşacaktı. Yol boyu koşu muhabbeti yaparak start noktasına ulaştık. Start Manavgat Şelalesinden başlıyordu. Geceden hazırladığım drop-bag çantamı organizasyona teslim edip yarış öncesi nabzı yükseltip ısınmaya çalıştım. Hava durumu güneşin doğuşuyla beraber 10 derece ve güneşli bir hava diyordu ama o anda hava gerçekten soğuktu. Uzun tayt yerine şort tercih ettim. üst tarafta da uzun kollu bir içlik ve üstünde kısa kollu tişört. Yarış öncesi beklerken bu seçim biraz iddialı gözüküyordu. Çantamdaki teknik yağmurluk ana gözde, ( ters bir durumda yağmurluğuma güveniyordum) buff ve eldiven ise her an ulaşabileceğim ara gözlerdeydi. Zira yarış öncesi buff ve eldivenleri giydim. Yarış içinde güneşin de doğmasıyla 10.km civarı eldivenleri çıkardım ve yarış boyunca bir daha ihtiyaç duymadım. Buff ise on/off olarak sürekli elimin altında tuttum. Yarış biraz daha uzun olsaydı bu seçimlerden dolayı başım ağrıyabilirdi.(uzayan km'lerde yorgunlukla beraber nabzı yükseltecek bir güç olmadığı için uzun yarışlarda son kısımlarda ekstra giysi önlemleri kesinlikle alınmalı!!)
Yarış tam saatinde 07:30' da başladı. Startla birlikte kendi tempomda rahat bir şekilde koşmaya başladım. Patikaya girmeden önce yaklaşık 800-1000 metre asfalttan devam ettik. Bu ilk kısımdan sonra zaten yarış boyunca doğayla baş başaydık. İlk istasyon Seleukeia Antik kenti, 12. km civarıydı. 92 dakikada istasyona ulaştım. İstasyonda kalış sürem max. 30 sn'dir. Abartı gelmesin, bu konuya özel çalışıyorum. İstasyonda gereksiz olarak 1 sn bile harcamak istemiyorum. (2015 yılında İznik'de 136k koşarken istasyonlarda 2,5 saat (150 dk) harcamış biri olarak:) ) Hızlıca su takviyesi, bir iki tuzlu fıstık ve tuzlu bisküvi, devam. Yiyecekleri istasyonda bile yemedim. Elime aldıklarımı hızlıca yürürken ufak ufak attım ağzıma. Bence bu istasyon işini disiplinize etmek önemli birşey. Çünkü özellikle mesafeler uzadıkça insanın istasyondan kalkası gelmiyor:) Artı şöyle birşey de tecrübe ettim; özellikle hava şartlarının çetin olduğu bitirme süresinin uzun olduğu( ortalama 80k ve üzeri yarışlar özellikle) yarışlarda belli bir noktadan sonra istasyonda geçireceğiniz sürede düşen nabızla birlikte soğuma hissi ve akabinde hipotermi ihtimali yaşamıştım. Kendimi parkura atıp biraz hareketlenince vücut tekrar ritmine girmişti. Tabii bunlarla beraber istasyonlar tazelenme, deşarj olma, yiyecek/içecek konusunda depoyu fulleme alanları. Tabiki bu eksiklikleri gidermek önceliğimiz olmalı. Çünkü ilerleyen km'lerde bu istasyonda almadığımız yiyecekler, yapmadığımız işlemlerden dolayı pişmanlık duyabiliriz. Benim esas üstüne basmak istediğim nokta istasyonda boşa harcanan süreyi kısaltmak, mümkünse sıfırlamak. Yoksa gerçekten kötü bir durumda girdiğiniz istasyonda yarışa tutunmak için harcayacağınız 30 dk bile hiç önemli değildir. Bu kadar edebiyat yeter:))
Oymapınar barajı
Seleukeia istasyonundan sonraki istasyon ve finişe kadar uğrayacağımız son istasyon 10 km kadar sonra, 22. km'de Iğrışlar istasyonuydu. 2 saat 45 dakika gibi bir sürede bu istasyona ulaştım. Mesafe kısa olduğu için yanıma tuz tableti almadığımdan elimi istasyondaki tuz torbasına daldırdım ve aldığım bir miktar tuzu yaladım. Çok mu iğrencim, daha bitmedi, bunun üstüne bidonumdaki suyun üstüne kolayla bir kokteyl hazırlarken, bir yandan portakal, bir yandan tuzlu bisküvi yiyordum. Buradan da çok hızlı çıktım. O kadar hızlı çıktım ki, 2. adımda pişman olur muyum diye düşünmeye başladım. Finişe yaklaşık 16 km vardı ve artık istasyon yoktu. Yorgunluk yavaştan başlamıştı. İstasyonda fazla vakit harcamayayım derken su mataralarımı fullemeyi unutmuştum. Kafamı kurcalayan da bu oldu. Sorun olabilirdi ama havanın çok soğuk olması avantajdı. Oluşabilecek pişmanlık hissini kafamdan söküp attım ve mevcut duruma konsantre olmaya çalıştım. Sonuçta istasyona geri dönecek halim yoktu. Ve geçen her saniye istasyondan daha da uzaklaşıyordum.
4 kişilik bir grupla parkurda sürekli karşılaşıyordum. Yokuşlarda ben geçiyordum, düzlerde beni yakalayıp geçiyorlardı. İstasyonlarda ben yakalayıp geçiyordum, tekrar düzde beni geçiyorlardı:) Düz profildeki tempoları gerçekten iyiydi ve mümkün olduğu kadar onlara tutunmaya çalıştım. Yarışın son 1-2 km'sinde beyaz bayrağı göndere çektim ama:))
Seleukeia Antik kenti
hafif iniş, dar ve ortalama teknik patika, koşmaya ve hızlanmaya müsait.. En sevdiğim..
sağ taraf yaklaşık 200m uçurum, sol taraf 3m kot farkıyla alabildiğine baraj. Bi daha böyle bişey yaşayamayız.. Teşekkürler Manavgat Ultra:)
Kendi performansımı özetlemem gerekirse, genel olarak sakatlığı test ettiğim bir yarış oldu. Bir sorun çıkmadığı için mutluyum ama mesafeleri uzatmak için acele etmemem gerektiğini vücut bana kısa mesaj olarak iletti. Bu bağlamda Nisan'da koşmak istediğim İznik ultra 90k mesafesini biraz daha düşünmeye karar verdim.
Yarış ve organizasyon hakkında da madde madde yazayım aklıma gelenleri;
- Teknik toplantı iyi organize edilmiş ve gayet açıklayıcı bir aktivite oldu.
- İşaretleme çok iyiydi. Onca yarış koştum, belki de en iyisiydi.
- Yarış öncesi kit alırken malzeme kontrolüm yapılmadı. Malzemelerim tamdı ama belki o karambolde kontrol edilmemek bana denk geldi.
- İstasyonlar gayet iyi, gönüllüler harikaydı. İstasyon noktaları tam tamına söylenen mesafelerdeydi.
- Parkur bir ultramaratondan ne istiyorsanız fazlasıyla veriyor, detaylı birşekilde seçildiği gayet belli.
-Drop-bag teslimatı, finiş alanı, finiş alanından tekrar transferler.. hepsi kusursuzdu.
-Organizasyona fotoğraf çekimi ve bunların ücretsiz servis edilmesinden dolayı teşekkür ederim. Bununla beraber bu hizmetin daha organize bir şekilde sembolik/makul bir ücretle bizlere satılmasını da desteklerim. Zira ortada bir hizmet ve kullanılan onca alet/teçhizat var. Tabi bu benim düşüncem, belki de kayıt için ödediğimiz ücrete dahildir fotoğraf çekimi, bunu da bilmiyorum.
- Tüm bu olumlu düşüncelerle önümüzdeki sene 66k denemenin iyi bir fikir olacağını şimdiden söyleyebilirim kendi adıma. Zira esas yarış 38k'dan sonra başlıyormuş...
Herkese iyi antrenmanlar..
Daha fazla foto görmek için Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder