21 Şubat 2013 Perşembe

Aydos Patika koşusu

İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde yaşıyorsanız bunun sizin hayatınıza yansıyan bir sürü bedelini ödüyorsunuz demektir.Hava kirliliği,trafik,stresli iş hayatı,egzost kokusu,,akıp giden zamanın hızı ve bunun gibi birçok faktör  sizin kendinizi İstanbul'da yaşam konusunda sorguya çekmenize neden oluyordur.

Bununla beraber güzel İstanbul'un bu kadar kozmopolit olması yaşayanlar için birçok fırsatı ve imkanı da beraberinde getiriyor.Henüz Şubat ayının ortasında olmamıza rağmen,ki koşucular için off-season olan bir dönemdir, neredeyse her hafta sonu güzel bir aktivite,bir etkinlik ve bir yarış bulma şansımız oluyor.Tam olarak hafta başında öğrendiğim,Team Kronos tarafından düzenlenen Aydos patika koşusu'da bu anlamda güzel bir sürpriz oldu.Namını sürekli duyduğumuz Aydos ormanında bu vesileyle güzel bir antrenman yapar,koşu dostlarını görür,güzel bir pazar sabahı yarış atmosferini koklamış olurduk.Hemen kaydımı yaptım.






Yarış günü hava inanılmaz soğuktu.Öyle ki,göğüs numaralarımızı alır almaz arabaya geçip yarışın başlamasını bekledik.Koşucu için kıyafet seçimi her daim çok önemli.Ama bu tarz durumlarda önemli olduğu kadar da zor.Acaba çok sıkı mı giyindim,yarış anında ısınıp üzerimdekilerin gereksiz olduğunu düşünür müyüm acaba gibi düşüncelerle boğuşurken diğer yandan da eldiveni almadık eller donacak,beresiz bu havada koşarsam başım buz tutar gibi düşünceler oluşuyor.Bu düşünceleri engellemenin tek yolu,tecrübe..Galiba insan tecrübe kazandıkça üzerindeki giysi katmanlarının sayısı azalıyor.Gözlemlediğim bu şekildeydi.Bütün kürsü adayları şort ile koşarken bende eldiven-bere-buff dahil bilimum giysi vardı üzerimde:)


start anı

Yarış başladı ve ben üzerimdeki eldiven ve bereye gerek olmadığını daha başlangıç km'lerinde düşünmeye başladım.Dediğim gibi tecrübe lazım..

İlk km'lerde yine kendi tempomda yavaş bir başlangıç ile nabzı zorlamadan koşmaya başladım.Benim için yeni bir parkur olduğundan ilk tur parkuru tanıma olacak ikinci tur bacaklarda ne varsa koşacaktım.



parkurda bu tarz bir iniş ve yaklaşık 5metre genişliğinde 15-20 cm derinliğinde su geçişi vardı


Parkur boyunca kendi izlenimim şu ki; eğimi yüksek iki yokuşta kazandığımız pozitif yüksekliği, daha hafif eğim ama uzun mesafelerde geri verdik.Bu da benim kendimden beklediğimden daha iyi bir tempo ile yarışı bitirmemi sağladı.Bahsettiğim iki yokuşta elimden geldiği kadar hızlı tempo ile yürümeye çalıştım.Belki biraz zorlasam çok hafif olsa da koşabilirdim ama hiç denemedim.Böyle olunca yokuş çıkmak da keyifli hale geliyor.



Yarış 16km olduğu için yanıma içecek veya herhangi bir yiyecek(küp şeker büyüklüğünde bir çikolata hariç) almamıştım.2. turun başındaki su istasyonundan aldığım suyun yarısını yavaş yavaş yürüyüp içerken kendi kendime ''hadi Kaan,yarış başladı'' diye motive etmeye çalıştım.

Su şişesini istasyonun 20-30metre uzağında bıraktıktan sonra farklı bir motivasyonla bacakları zorlamaya başladım.Tek amacım ilk tur süremden daha iyi bir derece ile negatif split yaparak yarışı bitirmekti ve saniyelerle de olsa bunu başardım.





*** Aydos Patika Koşusu garmin datası



Bu tür patika koşularına katıldıkça kendime yarışlar dışında da patikalarda,özellikle inişli-çıkışlı rotalarda antrenman yapmak için telkinlerde bulunuyorum.Hem çok güzel rotalarda koşabiliyorsunuz hem de bu tarz antrenmanların maraton süresini iyileştireceğini düşünüyorum.Önümüzdeki süreçte uzun mesafe yarışlar koşmak istediğimden maraton süremi kısa mesafelerde hızlanarak değil de,uzun mesafelerde dayanıklılığımı arttırarak geliştirmeye çalışacağım.Tabi bu süreçte katılabildiğim yarışlara katılmaya devam edeceğim.Şimdilik asıl hedef İznik'te 75km'yi cut-off'a takılmadan bitirebilmek.Tabi bu arada Mart ayı içerisinde                Roma maratonu'nda maraton süremin son halini görecek,31mart'ta Geyik koşusu'nda İznik ultra için hem güzel bir antrenman hem de güzel bir yarışa katılacağım.Ne olacak göreceğiz:)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder