23 Ekim 2015 Cuma

Bisikletle Ulaşım

Paldır-küldür katıldığım 2011 yılındaki Avrasya maratonu 15k'dan sonra sporu daha disiplinli yapmaya başladım ve 2012 yılında Avrasya maratonunda hayatımda ilk kez maraton koştum. O günden bugüne yaklaşık 4 yıldır kendi çapımızda, işten ve evden fırsat buldukça spor yapıyorum ve rüzgar nereden eserse o tarafa yöneliyor, değişik branşlarda, değişik mesafelerde değişik yarışlara katılıyor, hem sağlıklı kalmaya çalışıyor hem de bu işlerden keyif almaya bakıyorum. 2011 yılında 15 km koştuktan sonra tartıda 94 kg geliyordum ve o sene Avrasya maratonu hazırlığında 82 kg'lara kadar gelmeyi başardım.

Yaklaşık 5 yıldır sporla ciddi anlamda içiçeyim ancak katıldığım yarışlarda yaptığım dereceler ve performansım çok ileri gitmedi. Ben bunun için sürekli olarak 2 neden(2 bahane) öne sürdüm.
1) Vaktim yok, antrenman yapamıyorum. (4 saat/hafta genel olarak)
2)Yediğime içtiğime dikkat etmiyorum.(80-82kg arasındayım ama performans için 72-75 aralığı olmalı)




bi sabah işe giderken çektim :D (çekmedi)



Aslında kilom çok sorun değil, daha doğrusu kilo, yaptığım sporun hacmini arttırırsan kontrol edebileceğim bir kavram diye düşünüyorum. Dolayısıyla benim 5 yıllık spor geçmişime baktığımda performansımı arttırmak için yapabileceğim en büyük revizyonun haftalık antrenman saatimi arttırmak olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu antrenman saatimi arttırarak 5 yıldır devam eden stabil spor performansımı arttıracağımı düşünmek benim şu anki hipotezim. Ve ben bunu denemek istiyordum. Ancak bu o kadar kolay değil. İş ve ev dengesini iyi kurmak lazım ve ayrıca gerçekten böyle bir tempoda yaşamayı istemek lazım.


Aslına bakarsanız bu olayı çok önemsemiyordum ve haftalık 4 saatlik antrenmanımla ben gayet mutlu ve mesud bir şekilde katıldığım yarışlarda, bitiren son %20-40'lik dilimde olsamda bitirebildiğime şükrediyor, mutlu oluyor ve keyif alıyordum. Taa ki; Budapeşte Half Ironman ve Velotürk Granfondo yarışlarındaki performansım bu gidişatı sorgulamaya başlayana kadar..

Bu yarışlar 2015 yılı için katılmayı düşündüğüm son yarışlardı ve ben kendi adıma iyi bir performans gösterememiştim. 2016 yılı için birşeyleri değiştirmeye, daha planlı, programlı ve en önemlisi daha fazla vakit ayırarak antrenman yapmaya karar vermiştim. Peki ama ben daha fazla vakiti nereden bulacaktım. Cumartesi dahil haftaiçi hergün saat 08:30'da evden çıkıyor ve akşam 21:30 da eve giriyorum. Antrenman için sabah 05:00-06:00 aralığında kalkıyor ve 1 saat kadar koşu veya bisiklet yapıyorum. Ancak bu 05:00'de kalkmalar üst üste binince sıkıntı oluyor ve bu sefer ayakta uyuyorum. Velhasıl ben yıllardır ne yaparsam yapayım, büyük yarışlar öncesi, sonrası, en motive olduğum zaman, en kötü hissettiğim zaman hepsinin ortalaması haftada 3-4 saat antrenman yapabiliyorum. ''Bunu değiştirmek için sağlam bir reform lazım ama ne?'' sürekli sorduğum soru buydu.

Ve en sonunda yıllardır aklımda olan ama pratikte yapabileceğimi düşünmediğim için hiç tam anlamıyla gündeme almadığım bir işe kalkıştım.

''İşe bisikletle gidip-gelmek''

Teknik olarak benim için inanılmaz faydalı olacağı kesin. En basitinden arabayla gidiş-geliş, haftaiçi en az 2:00-2:30 saat. İstanbul'un trafiği malum. Florya'da oturuyorum ve hergün Zeytinburnu'na gidip gelmeliyim. Bilenler bilir, sabah 06:00-09:30 aralığı ve akşam 17:00-21:30 aralığı E-5 otoyolu da sahil yolu da kilit. Ve tek yön gidiş en az 1 saat.

Bisikletle eğer iş yerine gidersem otomatikman günlük 2:00-2:30 saat vaktim boşa çıkıyor ve ben bu sürenin tamamını bisiklete binmek için kullanabilirim. İş ve evdeki altyapıyı sağladıktan sonra geriye işi pratiğe dökmek kaldı.

Öncelikle İstanbul trafiği için bisiklet süren biri olarak kendim için güvenlik kuralları belirledim. 
* Her zaman trafiğin daha seyrek ve daha yavaş aktığı rota tercih edilecek. Eğer mümkünse trafiğe kapalı rota her zaman öncelik olacak. 
* Sürüş esnasında minimum risk. 
* Kasksız bisiklete zaten binmiyorum. Ekstra olarak akşam dönüşleri ve kötü havalar için arka çakar. 
*Otobüs,minibüs veya benzeri toplu taşıma araçlarına ve duraklarına ekstra dikkat. Ne zaman nereden yolcu çıkacağı belli olmuyor:)
Bunlardan sonra Florya - Zeytinburnu arası nasıl bir rota kullanırım sorusuna ilk 1 haftalık sürüşlerde değişik rota denemeleriyle cevap aradım.  

Florya-Zeytinburnu için kabataslak kullandığım rota şöyle; 
*Florya-Yeşilyurt arası araç trafiğine kapalı sahilyolu (sabah o saatlerde çok huzurlu oluyor)
*Hava harp okulunun önünden sahil yoluna bağlanıyorum. Burada araç trafiği sizi ürkütürse kaldırımları kullanabilirsiniz. Zira her kaldırımda başlangıç ve bitiş bloğunda bisiklet çıkışı ve inişi  için rampalar hazırlanmış. Trafiğin yoğun olduğu bu bölümden devam etmek istemezseniz ilk çıkıştan Ataköy konaklarının önünden Ataköy'ün içine geçebilir ve sahile paralel ama çok daha sakin yoldan Bakırköy ve Veliefendi'ye kadar devam edebilirsiniz. Ben genelde böyle yapıyorum. 
*Veliefendi yolunda güzel bir bisiklet yolu mevcut. O yolla sahilden E-5 tarafına veya E-5'ten sahile bağlanmak mümkün. 
*Zeytinburnu'nun sakin yerlerinden işyerine ulaşıyorum.



Şu ana kadar yaklaşık 4-5 aydır bisikletle ulaşımı kullanıyorum ve bazı çıkarımlarım oldu, bunları maddeler halinde söylersem;

* Bisikleti, sürekli sabah-akşam kullandığım için daha kısa periyotlarla bakım yapmak icab eder.(lastik basıncı, sele borusu, gidon,gidon boğazı ve en önemlisi tekerlerin quick release'lerin vida gevşeklikleri)
* Yedek lastikle beraber lastik değiştirme kiti mutlaka yanınızda taşıyın.
* İş yerinde giyeceğiniz kıyafetleri pazartesiden götürmeye çalışın ve mutlaka iş yerinde yedek bir kıyafet setiniz olsun.
* Çantanızı ve bisiklet kıyafetlerinizi akşamdan hazırlayın.
* Sürekli hava durumunu önceden kontrol edin.
* İş yerinde sürekli kullandığınız deodorant,havlu vs .. malzemeleri çantanızda taşımak zorunda değilsiniz. İş yerinde uygun bir yere bırakın.
* Çantanızı basitleştirmeye çalışın. Bunu özellikle yazıyorum çünkü 4-5 ay içinde 3-4 defa almayı unuttuğum eşyalar oldu ki; ben kolay kolay unutmam:))
* Lastiklerinizin deformasyonunu daha sık kontrol edin.
* Size karşı agresif bir şoförle karşılaşırsanız yapmanızı tavsiye edeceğim en akıllı şey ''şoförü dikkate almamak'' olacaktır. Çünkü o anda hala bisiklet üzerindesiniz ve bir kazaya karışmamak için dikkatinizi yola ve çevre kontrolüne vermeniz gerekiyor. Eğer şoför gerçekten çok rahatsız ediyorsa, şikayetçi olunmak üzere plakası alınabilir ama o da ''ülkemiz şartlarında ne kadar çalışır!!'' ayrı bir mesele. Bisikletli olarak asfaltta bizim de hakkımız olmasına rağmen, trafiğin en yavaş ve en savunmasız aracı olduğumuzu unutmayalım, agresif ve sinirli şoförlere karşı sakin ve soğukkanlı davranalım.
* Bu da önemli. Akşam sürüşleri için ön far ve arka çakar ve  sizi trafikte belli edecek kıyafetler.
*4-5 aylık süreçte 2-3 kere başıma geldiği için bu da çok önemli; araçların sağında, kör nokta diye tanımlanan yerde mümkün olduğunca GİTMEYİN.. Çünkü soförler gerçekten sizi görmüyor ve aniden sağa manevra yapabiliyorlar. Belki de sinyal verdiler ama bunu da siz fark edemiyorsunuz. O yüzden ya aracın arkasından mesafeyi ve çevreyi kontrol edebilecek mesafeden sürelim ya da şoförün bizi görebileceği şekilde aracın önünü tercih edelim.

İlk anda aklıma gelenler bunlar..  Tabi bunlara eklenecek maddeler illaki vardır. Bunlar sürdükçe,tecrübe edindikçe öğreneceğimiz şeyler.


Şu an için kış ayları yaklaşıyor ve kışın bisikletle ulaşım için ne yapacağıma henüz karar vermedim. Soğuk havaya önlem alabilirim ama yerlerin ıslak olması sürüşün güvenliğini ne boyutta değiştirecek?? Bunu araştırıp, belki 3-4 sürüş yapıp karar vermeyi umuyorum.( yerlerin ıslak olması kullandığınız lastikle aşılabilecek bir sorun, tabii daha dikkatli ve fren mesafesi için daha yavaş bir sürüşle. test ettim,onayladım:))

Şunu da özellikle belirtmek istiyorum; gerçekten işe bisikletle gidip gelmek zaman anlamında, spor anlamında, stres ve iş performansı anlamında beni inanılmaz rahatlattı. Ben ev ve işyerinde uygun şartları sağlayabilen herkese kesinlikle ulaşımı bisikletle halletmelerini tavsiye ediyorum. Bunu hem kendi sağlığınız için yapacaksınız hem de, ülkemizdeki bisiklet kültürünün hakettiği değere ulaşması için kendi çapınızda destek vermiş olacaksınız.

Bunun dışında bisikletle işe gidip gelirken istediğim yoğunlukta antrenmanları da aradan çıkarmak istiyorum. Bu da önümüzdeki günlerde belki de baharla beraber yapacağım, hakkında araştıracağım bir konu. Gerekli bilgileri edindiğimde ve uygulamaya başladığımda bununla ilgili antrenman içeriklerini de paylaşmak ve tecrübelerimi bir konu altında toplamak istiyorum.

Güncel paylaşımları takip etmek isterseniz Instagram hesabımı takipte kalın:)

Herkese iyi antrenmanlar..






4 yorum:

  1. Selam, yazınızı ilgiyle okudum. Bu yazıyı yazalı neredeyse 2 sene olmuş. Hala devam ediyor musunuz? 2senelik tecrübeyle İstanbul trafiğini bir bisikletli olarak nasıl tanımlarsınız? (Tanımlarken lütfen küfür etmeyelim:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam, evet bende şimdi baktım, nerdeyse 2 sene olmuş. Ben ulaşım için bisiklete biniyorum hala. Ve açıkcası geçtiğimiz sene neredeyse haftanın 3-4 günü ulaşım için bisiklet kullandım. Katıldığım yarışlara %90 ulaşım antrenmanları ile hazırlandım. Tabiki çok parlak sonuçlar almadım ama kendi performansımın üzerine çıktım ulaşım sayesinde.
      İstanbul trafiği benim açımdan sanılanın çok aksine şu ana kadar inanılmaz derecede bisikletliye saygılı. Gerçekten bu söylediğime inanmak zor ama daha bugüne kadar hiçbir şoför pervasızca korna basmadı, bilerek vs sıkıştırmadı. Yol verdiklerine,hiç çaktırmadan benim hatamı süspanse ettiklerini bizzat yaşadım. Tabi bende kurallara uyarak ve riske girmeden sürüyorum. Tek problem şu olabilir. Herkesin elinde telefon ve trafikte seni farketmeyebilirler. Bunun için ekstra dikkatli gitmek şart..

      Sil
    2. vay be söyledikleriniz çok ilginç!!ilk defa bir bisikletliden istanbul trafiği hakkında böyle şeyler duyuyorum. Ben B.evler'de oturuyorum, işim Fatih'te.Duş şansım var. O yüzden bisikletle gitmeyi düşünüyorum, nasıl ve nereden başlamalıyım?? şimdiden teşekkürler..

      Sil
    3. Geç cevap için özür dilerim:) Duş şansının olması olabilecek en büyük avantaj. Bu bakımdan maça direk 3-0 önde başlıyorsun. Terlemek, ıslanmak, yağmur yemek vs senin için hiç problem olmayacak. B.evler-Fatih arası aslına bakarsan karış karış bütün yolu biliyorum ama bisikletle trafikte o yolu aşabilmek için en güvenli yolu bulmalısın. Bu da biraz aslına bakarsan deneme-yanılma.. Gidip geleceğin saatler çok önemli. İlk başlarda mümkün olduğunca aralardan trafiğin hızlı akmadığı yerleri, gerekiyorsa yolu uzatarak tercih et. Ben trafik çok yoğun olduğunda bazen E-5'ten bile tercih edebiliyorum.(çok yoğun trafik=yavaş akan trafik)
      İlk etapta senin yerinde olsam, B.evler'den Merter'e iç kısımlardan bağlanır, oradan Cevizlibağ ve Topkapı.(içerilerden) Topkapı'dan Aksaray'a doğru ana yol, Akdeniz caddesine bağlanıp Fatih. Bu yol illk etapta düşünürdüm. Dediğim gibi ilk etapta E_5 hiç tercih etme.
      İlk etapta aklıma gelenler bunlar.. Başka sorun varsa buradan devam edelim, çekinme lütfen.
      Kolay gelsin.

      Sil