24 Temmuz 2017 Pazartesi

Uludağ Ultramaratonu / 50k

Uludağ Ultramaratonundan yarışa yaklaşık 1 ay varken haberdar oldum. Yarışın rotasını incelediğimde uzun zamandır koşu antrenmanı yapmamama rağmen bu yarışı kesin koşmam gerektiğini düşündüm. Özellikle Zeyniler köyünden başlayıp, Cumalıkızık , Saitabat  sonrasında göller bölgesi ve zirveye tırmanışı içinde barındıran 50k' lık ve 75k' lık rotanın nefis bölgelerden geçtiğini tahmin ediyor, bu iki mesafeden birine katılmam gerektiği konusunda kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Bu arada daha önce beraber birçok ultra koştuğum arkadaşım Gürhan'a da yarıştan bahsettim. O da yarıştan haberdar olduğunu, gitmeyi düşündüğünü söyleyince hemen kaydolduk. Tabi ki 50k:)) Antrenmansız olarak 50k'yı bile nasıl bitireceğimi bilmiyorken, 75k büyük macera olurdu.





Uludağ ultramaratonu bu sene ilk defa düzenlendi. Organizasyon 4 farklı mesafede start verdi. 10k , 25k , 50k ve 75k. Bizim ilgilendiğimiz Uludağ Ultra 50k parkuru, 3260m tırmanış ve 2280m iniş içeren yapısıyla benim daha önce hiç katılmadığım zorlukta iniş ve çıkış barındırıyordu. Ayrıca Uludağ Zirve ve çevresinde geçireceğimiz yaklaşık 10-15km çoğunlukla 2000m ve üzerinde olacaktı. Bizim gibi deniz kenarında antrenman yapanlar için bu da büyük bir dezavantaj olmaya adaydı. Ama tüm bu zorluklara rağmen internet üzerinden bulduğum Kilimli göl ve zirve fotoğrafları beni inanılmaz etkiliyor, yarışı koşup o bölgeleri görmek için sabırsızlanıyordum.

Yarışa hazırlık olarak açıkcası ekstra birşey yapamadım. Zaten 1 ay sürem vardı ve bu sürede haftada 1-2 tane 10km civarı koşular yaptım. Ve yarışa 2 hafta kala Gürhan' la beraber Aydos ormanında 800m tırmanış içeren 15km'lik bir antrenman yaptık. O 800m'lik tırmanış bile benim quadlarda 2-3 günlük sızlama yapmıştı. Aslına bakarsanız bu yaptığım çok mantıklı birşey değil. Antrenmansız bir şekilde 3200m'lik tırmanışın olduğu 50km'lik bir yarış gerçekten büyük macera. Tabi bu kadar negatif etken yanında bazı avantajlarım da var, yarışta iddialı olmamak, gücümü bilmek, cut-off'lara takılmadan yarışı bitirmeye konsantre olmak ve en önemlisi beraber koşacağımız Gürhan ve Cem'in pozitif enerjisi.

Cuma günü öğle saatlerinde Gürhan'la beraber Bursa'ya vardık ve ilk iş Zeyniler köyündeki yarış standına gidip yarış kitlerimizi aldık. Günün geri kalanında kendimizi fazla yormadan Bursa çevresinde kısa bir turistik gezi yapıp akşam üzeri Cem'le buluşup kalacağımız otele gittik.

Hedefimiz tüm çantamızı hazırlayıp saat 21:00 gibi yatmaktı. Biraz rötarla da olsa saatlerimizi 02:00'ye kurup biraz dinlenmek için uzandık.

02:00'de saatin sesiyle uyanıp hızlıca akşamdan aldığımız kahvaltılıkları yemeye başladık. Bu tarz bir yarış öncesi iyi bir kahvaltı şart. Yarış var diye hiç yemediğiniz şeyler yemenizi tavsiye etmem, halihazırda yarış var diye yeterince stress oluyor zaten, bir de yedikleriniz dokunmasın. Normal kahvaltı da ne yiyorsanız yiyeceğiniz şeyler onlar bence. Çok ağır bir kahvaltı da olmamalı tabiki. Sonuçta birazdan koşmaya başlayacağız:))

Ve start alanındayız.. Adettendir , en arkadaki yerimizi alıyoruz ve startla birlikte hafif bir tempo ile koşmaya başlıyoruz. 6km sonraki ilk istasyona 560m iniş ve 200m tırmanış ile ulaşacağız. Yarış öncesi incelediğimizde ilk 20km 'nin nispeten iniş olduğu için belli bir tempoda gidebileceğimizi düşünmüştüm. Ancak startla birlikte Zeyniler köyünden çıkar çıkmaz single-track bir araziye giriyoruz ve tahmin ettiğimizden daha yavaş bir tempoda gitmek zorunda kalıyoruz. Organizasyonun seçtiği parkur efsane. Daha yarışın 10. km'sinde arkadaşlara;
- ''Tahminimden zor parkur, bitirip bitiremeyeceğimi bilmiyorum ama organizasyona şimdiden teşekkür etmek istiyorum, efsane parkur'' dedim.


sarılın batonlara

Gerçekten de organizasyon Zeyniler, Cumalıkızık ve Saitabat eteklerinde ana tırmanış başlamadan önce, koşucuların, görülmesi gereken her yeri görebilmeleri için süper bir rota çıkarmış ve bunu yaparken de sürekli patikada gitmemizi sağlamış. Parkuru kimin hazırladığını bilmiyorum ama bu bölgelerde sürekli koşan çok iyi bir koşucu olduğunu tahmin ediyorum.


1800'lü rakıma yaklaştıkça ağaçlar seyreliyor

Yarış web sitesindeki bilgiler ışığında 4.2km'lik bir geçiş çok dikkatimi çekmişti ve tam kafamda anlamlandıramamıştım. 4.2km'de 390m tırmanış , 210m iniş vardı.  Parkuru bilmememe rağmen bende Saitabat'a kadar asfalt tarzı bir yolda gideceğiz gibi bir intiba oluşmuştu.Bundan dolayı bu kadar kısa mesafede nasıl bu kadar tırmanıp ineceğiz diye düşünmüştüm. Kürekli şelalesindeki tırmanışı görünce herşey anlamlandı:))Herhalde bahsedilen 390m'yi  o tırmanışı içinde barındıran 1km'de hallettik:)



Saitabat istasyonuna hedeflediğimiz sürenin gerisinde geldik. Biraz yiyip,içip tazelendikten sonra ana tırmanışa başlamak üzere istasyondan ayrıldık. Yaklaşık 1km kadar asfalttan gittikten sonra bir arabanın gidebileceği patika bir yola girdik ve eğimden de anladığımız üzere tırmanış başladı. Yaklaşık 10km boyunca ortalama % 12-13 tırmanıyoruz. Ama eminim bazı kısımlarda %20-25ler net görülüyor. Km geçişlerimiz yaklaşık 12-14dk arası. 1800m'li yüksekliklere geldiğimizde etraftaki bitki örtüsünün seyreldiğini ve biraz daha yükseldiğimizde tamamen yok olduğunu canlı canlı görüyoruz:)

İşin aslı ben bu noktadan sonra bizi fazla zorlayacak bir yol olmadığını düşünüyordum ancak film yeni başlıyormuş..



Bu bölümde Saitabat'tan beri takip ettiğimiz toprak yoldan ayrılıyoruz ve yolun olmadığı sadece işaretlere bakarak yön tayini yaptığımız bir bölüme geçiyoruz. Sistem şöyle; uzaklarda bir yerde işareti görüyoruz, ona doğru yürümeye başlıyoruz. Yol vs yok. Bu arada hayatımda ilk defa bir ultramaratonda bu yüksekliklerdeyim. Coğrafyanın güzelliği ve bakirliği beni mest ediyor. Sık sık foto-video araları veriyorum. Tırmanış tam gaz devam ediyor. Sürekli yükseliyoruz ve 2000'ler ve sonrası nefes alıp verişin de ciddi anlamda değişti. Bu arada söylemeyi unuttum ama baton kullanıyorum. Yarıştan çok kısa bir süre önce danıştığım bütün arkadaşlar önerdiği için batonla koşmaya karar verdim ama batonla ilk koşumu yarışta yapıyorum. Bu tarz bir yarışta baton kullanmayı herkese tavsiye ederim ancak antrenmanda kullanmadan kullanmanızı tavsiye etmem:)
Yarış bu bölümde şöyle devam ediyor. Uzakta, zirvede bayrağı görüyoruz ona doğru yürüyoruz. Zirveye gelince daha yukarda yeni bir zirve görüyoruz ve oralarda bir yerde işaret bayrağı. Her zirveden sonra yeni bir zirve çıkıyor karşımıza. Manzara nefis.


benim için çok ilginç anlardan biri. karlık alanda gördükleriniz, evet, koyun!!

Bu tarz onlarca zirveye çıktıktan sonra yine uzaklarda bir zirve görüyorum ve yürümeye devam ediyorum. Bu noktadaki zirveye ulaşınca yaklaşık 150m aşağıdaki manzara nefesimi kesiyor. 5-10m geri dönüp aynı anı bi daha yaşamak için tekrar zirvede Kilimli göl manzarası ile buluşacağım noktaya yürüyorum. Tek kelimeyle muhteşem.. O hatta, Kilimli göl sağımızda bir miktar yürüdükten sonra benim için çok teknik olan dar bir patikadan sert bir eğimle aşağıya doğru iniyoruz.


Kilimli göl

Ve Kilimli göl istasyonundayız.bu istasyonda biraz daha fazla vakit harcıyoruz. Bu noktadan zirve tüm ihtişamıyla görünüyor. Tekrar ve bu sefer Uludağ zirve için yola çıkıyoruz. 2-3 km kadar toprak araba yolundan ilerledikten sonra yoldan ayrılıp  yine bilinmeze doğru sadece bayrakları takip ederek devam ediyoruz. Bu bölgenin güzelliği beni benden alıyor. Yaklaşık 2-3 saattir gördüğüm her yeni manzaraya ''muhteşem'' , ''mükemmel'' , ''nefis'' demekten dilim kurudu.


zirveye doğru

Bu bölümde beni biraz strese sokan çok teknik bir tırmanış yapıyoruz. Sağ tarafımız hatrı sayılır bir uçurum ve çok dar bir alanda ilerliyoruz. Gözümüzü bastığımız yerden ayırmamamız lazım. Derken bu bölümde bitiyor ve artık zirveye çok daha yakınız.


fotodan net anlaşılmıyor ama yürüdüğümüz ince hattın sağı ve solu korkutucu derece eğimli

Uludağ zirvesine ulaşıyoruz. Biz ulaştığımız anda bir miktar sis var ve hava bulutlu. Zirve defterine bugün yaşadıklarımızı ve hissettiklerimi kısaca yazıyorum. Bolca foto çekiyoruz. Ve aslına bakarsanız bundan sonraki 6km'lik kısmın kolay ve iniş olacağını düşündüğümüz için zirvede fazla fazla vakit harcıyoruz.


Zirve hatırası

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Zirveyle vedalaşıp yola düşüyoruz tekrar. İlk 5 dk ''artık yarış bitti.1 saate kalmaz bitiririz diye düşünürken yine ana yoldan ayrılıp garip yerlere!! doğru işaretlemeleri takip ediyoruz. Üstelik tırmanışlarda devam ediyor. Elbette önceki tırmanışlara göre çerez ama bacaklarda 50km'nin yorgunluğu var ve neredeyse sürüneceğiz:)




Cut-off'a mı takılacağız acaba düşünceleri içinde bir noktaya geliyoruz ve oradan oteller bölgesi çok uzaklarda görünmeye başlıyor. Çok sert ve teknik bir iniş ile yaklaşık 200-250m irtifa kaybediyoruz ve araçların geçebileceği toprak bir yola giriyoruz. Bu yoldan bir süre devam ettikten sonra yoldan ayrılıp tekrar bir inişe başlıyoruz. Cut-off korkusuyla o halde koşmaya başlıyoruz:) Bu ruh hali yarışın başından beri bende olsa kürsü bile yaparım ;) (tabiki şaka:))

Ve 12saat 39dakika 17saniye sonunda yarışı bitiriyoruz.

* Yarışın strava kaydı



Bu yarış ve organizasyon hakkında söyleyeceklerimi özetlersem;

- Uludağ muhteşem bir coğrafya. Yarış başından itibaren geçtiğimiz yerler nefis. Özellikle 1800m' den sonra gördüklerim unutulacak gibi değil.

- Organizasyon bence, böyle bir rota çıkararak süper bir iş yapmış. İşaretlemeler gayet iyiydi. Kafamızda soru işareti oluşturacak hiçbir an yaşamadık neredeyse.

- Ben bu tarz yarışlarda istasyonlarda ne var ne yok çok takılmam, dolayısıyla istasyonlar bana göre gayet yeterliydi.

- İstasyonlardaki gönüllü arkadaşlar adından da anlaşılacağı üzere olaya gönüllerini koymuşlar. Hepsine çok teşekkür ederim.

- Çok fazla ultramaraton tecrübem olduğu söylenemez; (İznik 80k*2 , İznik 130k , Paris Eco trail 50k) ancak şunu söyleyebilirim. Bu yarışı kesin koşun. Bu coğrafyayı görmek için koşun. Finişte gönüllü arkadaşlara özellikle sordum; buranın yerlisi olup olmadıklarını.  Bir arkadaş yerlisi olduğunu söyledi. Ona ''zirvenin ve göller bölgesinin inanılmaz olduğunu ve parkurun tümünün efsane olduğunu söyledim. O da bana '' ben hep söylüyorum, burayı ancak İsviçre'de bulabilirsiniz.'' dedi.

-70k  koşan arkadaşlar yarışın son kısmının (50k finişinden sonraki) kısmının biraz sıkıcı olduğunu söylediler. Belki o kısımda bir değişiklik olabilir.



Kendi performansıma gelirsek;

Bence antrenmansız olarak cut-off'a takılmadan yarışı bitirebilmekle iyi bir iş çıkardım. Yarıştan 2 gün sonra çıkıp 10k koşabildim. Yarış sonrası çok ciddi bir ağrım sızım olmadı.

Bu yarıştan sonra koşuyu çok boşlamamaya karar verdim. Bir anda karşınıza reddedemeyeceğiniz bir ultra çıkabilir..

Kişisel olarak bu yarışın özellikle yapıldığı coğrafyadan ötürü önümüzdeki senelerde Türkiye'nin en çok talep edilen ultralarından biri olacağını tahmin ediyorum. Organizasyonda belki ilerleyen senelerde daha uzun mesafelerde zirvede daha çok km katedilebilecek farklı rotalarla yarışı daha zengin hale getirebilir..

Yarışla ilgili daha fazla foto görmek için Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.

Herkese iyi antrenmanlar..






2 yorum:

  1. Tebrikler, elinize sağlık.. Uludağ'ın zirve yerlerini öyle anlatmışsınız ki; seneye kesin katılmaya şimdiden karar verdim:))
    Ahmet Nizam

    YanıtlaSil
  2. tebrikler müdürüm:)(Hakan Keskin)

    YanıtlaSil