yollar güzel,trafik bisiklet için uygun olunca bisiklete binmek çok daha büyük bi keyifmiş..
Daha sonra yarış ve parkur hakkında bilgi edinmek için biraz araştırma yaptım. Parkur Londra Olimpiyatlarının yapıldığı Queen Elizabeth stadyumundan başlıyor,şehir merkezinden geçerek şehrin güney batısına ilerliyor ve farklı rotalardan tekrar merkeze dönüyor.Yarışın finişi Buchingam Sarayının önünde The Mall'da. Rota 2012 yılında olimpiyatta yol yarışının yapıldığı ve Alexandr Vinokurov'un kazandığı parkurun rotasıyla neredeyse aynı. 160km'lik rota boyunca yaklaşık kazanım 1000m olacak ve rota üzerinde Londralı bisikletçiler için efsane olan Box Hill tırmanılacaktı.
Richmond Park
Derken şubat gibi mail kutuma bir mesaj düştü,kurada ismimin çıktığı ve 25 şubat'a kadar kayıt işlemini tamamlarsam kesin kayıdımın yapılacağı bilgisinin yazılı olduğu maili büyük bir keyifle okudum. Ve devam eden günlerde kayıt işlemini yaptım.
Hyde Park
Kayıt esnasında '' yarışı ne kadar sürede bitirmeyi tahmin ediyorsunuz, ortalama hızınız ne olacak, haftada ne sıklıkta, kaç saat antrenman yapıyorsunuz, daha önce yol bisikleti yarışı koştunuz mu''...vs gibi sorulan sorular ve organizasyona sorduğum bazı soruların anında cevaplanması güzel organize edilmiş bir yarışa gidiyor olduğumun ön belirtileriydi.
Antrenman sürecinde her zamanki gibi istediğim hacimde ve kalitede antrenman yapamadım:)) Aslına bakarsanız bu yarışa özel hiçbir antrenman da yapamadım. Bahar aylarının gelmesiyle bisiklet antrenmanlarını arttırmaya ve bununla beraber haftasonu yaptığım uzun antrenmanlarda mesafeyi arttırmaya başladım. Ramazan ayında akşamları kısa ama sert 3-4 trainer antrenmanı sonrası yarıştan 1 hafta önce pazar uzununda 125km'lik bir rota da mevcut durumu görmeye çalıştım,durumun pek parlak olmadığının farkına vardım:))
Londra'ya yarıştan 3 gün önce perşembe günü gittim. Perşembe gününü fuara gidip yarış kitini almak, bisikleti toplamak ve zaman kalırsa bisikletle yakınlarda bir bisikletçiye gidip lastik basınçlarını son kez gözden geçirmek için harcayacaktım. Bütün bu dediklerimi o gün içerisinde yapabildim,ekstra olarak birkaç bisikletçi gezdim. Fuar birçok firmanın katıldığı zengin bir fuardı. Wiggle, Mavic,Garmin,Haute Route özellikle vakit harcadığım standlardı. Tabi fiyatlar abartı!!
Ertesi gün otelden bisikletle çıkıp startın verileceği alana gitmek istiyordum. Çünkü start kaldığım otele yaklaşık 15km mesafedeydi ve yarış günü start alanına bisikletle gidecektim.
Açıkçası nasıl bir rotada gideceğim hakkında çok fikrim yoktu. Google earth üzerinden biraz çalışmış ama tam kesin bi plan çıkaramamıştım. Birilerine sorarak ilerlerim diye düşünüyordum. Bir ihtimal de kullandığım garmin 1000'e İngiltere haritasının yüklü olmasıydı. Sürüş öncesi garmin'i uyduyla eşleştirip harita sayfasına bakınca çok detaylı bir harita ile karşılaştım ve acayip sevindim. Gideceğim yeri işaretledim ve garmin'in çıkardığı rotadan ilerlemeye başladım. Garmin dersine o kadar güzel çalışmış ki bisiklet yollarının olduğu yerleri tercih ediyor. Belli bir süre sonunda bu olayı anlayınca ben de daha rahat kullanmaya başladım. Tabi bu arada en büyük sıkıntı trafiğin tersten akması. Özellikle ilk sürüşte neredeyse her kavşakta matematik sorusu çözer gibi 1-2 sn duraksadım, hesap-kitap yaptım.15km'lik yolu yaklaşık 45 dakikada garmin'i 3-4 defa yeni rota çizmeye zorlayaraktan bitirdim ve start alanına yakın bir yere ulaştım. Geri kalanını artık yarış günü halledeceğimi düşünerekten dönüş yoluna geçtim.
Londra trafiğinde bisiklet kullanmak, biz İstanbul trafiğinde bisiklet kullananlar için tarif edilemeyecek derecede güzel bir duygu. En azından ben böyle hissettim. Bir kere kimse size korna çalmıyor,otobüs,minibüs,kamyon,araba hepsi sizin varlığınıza dikkat ediyor ve sizi geçerken 1-1,5m min. alan bırakıyor. Eğer böyle bir koridor oluşturulamayacak kadar dar bir yolsa; sizi takip ediyor, arkanıza yatıyor:)) Tabi bu arada korna vs.. yok!! Tabi böyle bir güzelliği keşfedince yarış gününe kadar mümkün olduğunca bisiklete bindim, şehri bisikletle gezdim.
start alanına ilk sürüş strava datası
yarış öncesi gezi strava datası
Londra trafiğinde bisiklete binmek, trafikteki araçların bisiklete bakış açısı, bisikletliye karşı davranışı aslında emin olun yukarıdaki bir paragrafta anlatılan kadar kısa olamaz, olmamalı. Başımdan gerçekten çok şey geçti ve hepsi de aslında burada trafikte görmek istediğimiz şeyler. Örnek olarak ışık çıkışında ayaklarımı pedala kilitleyemedim ve sendeledim. Arkadaki araçların geçmesi için sağa yanaştım ama gerek yokmuş!!! Çünkü arkadaki araç benim zaten pedala kilitlenmem için çoktan pozisyonunu almış. Onun dışında sürekli arkaya bakma, arkamdaki araçla aramı kontrol etme ihtiyacı hissediyordum. Halbuki böyle birşeye gerek yok. Çünkü araç zaten seni kontrol ediyor ve belki de, daha doğrusu büyük ihtimalle,araç sürücüsü de aynı zamanda bir bisiklet sürücüsü olduğu için senin içinde bulunduğun durumu tahmin ediyor ve ona göre ilerliyor. Eminim kallerimi pedala kilitleyemediğimde ve sendelediğimde göz göze geldiğim arkadaki araç şoförü de bir bisikletçiydi. Çünkü o an için beni rahatlatacak pozisyonu çoktan almıştı..
Kısaca söylemek gerekirse Londra trafiği-bisiklet ilişkisi kusursuz derecede mükemmel...3 günlük gezi sonrası bu konu hakkında o kadar doluyum ki, bıraksalar sabaha kadar konuşabilirim:))
Yarışa dönecek olursak yarış günü için organizasyon herşeyin kusursuz olması için her detayı en ince ayrıntısına kadar anlatan 25 sayfalık bir dergi vermişti. Birçok start rengi ve her rengin birçok start dalgası vardı. Yanlış hatırlamıyorsam 56 tane farklı start. Sabah saat 06:00 da başlayacak startlar saat 09:00'a kadar devam edecekti. Ben pembe rengin 1 nolu start dalgasıyla yarışa başlayacaktım. Saat 05:39-06:09 arası alanımızda olacak ve saat 06:45'te verilen start ile yarışa başlayacaktık.
start için bekliyoruz
Sabah çok erken saatlerde hazırlanıp bisikletle start alanına gittim. Startımın verileceği rengi ve start dalgasını bulup alana girdim. Binlerce bisikletli etrafta sağa sola gidiyor herkes kendi start alanını bulmaya çalışıyordu. O kadar büyük kalabalığa rağmen herhangi bir kargaşa veya yoğunluğun biriktiği bir yer yoktu. Tam da bu anda yarış numaramı formamda yanlış yere astığımı farkettim. Eurosport'ta fırsat buldukça bisiklet yarışı seyrederim ve aslında tam olarak biliyorum yarış kitinin formada nereye takılacağını. Galiba ilk bisiklet yarışının heyecanı ve koşu yarışlarından kalma alışkanlıkla formamın ön yüzüne iğnelemişim. Neyse bunu da öğrenmiş olduk diyerekten yarışa konsantre olmaya çalıştım, yarış numarasını değiştirmek için tekrardan uğraşmadım. 06:20 gibi bizim start dalgasına startın verileceği alana doğru hareket etmeye başlayacağımız anonsu yapıldı. Yavaş yavaş ilerleyerek 06:40 gibi start alanına geldik. Ve tam 06:45'de bizim dalga için start verildi. Aslında aynı anda otoyolun diğer tarafında olan farklı renk bir start dalgası için de start verildi. Yaklaşık 5km sonra bu grupla da birleşip devam ettik.
Start ile birlikte geniş yolda hızlı bir şekilde pedallamaya başladım. Sürekli kendi tempoma uyacak bir grup arayışı içerisindeydim. Ve yaklaşık ilk 10km yüksek nabız ve 35-36km/sa ortalama ile geçti. Yanımdan geçen hızlı gruplara katılıyor, belli bir süre sonra bana göre hızlı olduğuna karar verip ayrılıyordum. Ama bu sırada da hız sürekli 35-40 km/sa aralığında dolaşıyordu. Nabızda 160bpm'lerde. Bu tempoda devam edemeyeceğim aşikardı ve bunu çok iyi biliyordum. Ama o anda kendime engel olamıyor,frenliyemiyordum. Belki de ilk defa böyle bir bisiklet yarışına katılıyor olmam ve bununla birleşen adrenalin beni tetikliyordu. Sürekli kendi tempomdan çok daha hızlı gruplara katılıyor 3-5km devam ettikten sonra hızı biraz düşürüp,nabzı biraz dinlendirip yeni grubumu bekliyordum.
Bu şekilde neredeyse ilk 50-60 km rüyadaymışım gibi geçti. Kendimi çok ciddi bir bisiklet yarışında ana grupta giden bir bisikletçi gibi hissediyor,patlayacağımı bile bile bütün gücümü zorluyordum. Bu zamana kadar 1 kere mecburi durmuştum. Suluk kafesim titreşimlerin gücüne dayanamamış,vidası iyice gevşemişti. Çıkarttığı sesi ilk başlarda önemsemedim, yarış sonuna kadar bu şekilde gidebileceğimi düşündüm. Ancak kafesin neredeyse düşücek seviyeye geldiğini anladığımda mecburi olarak hızlıca durdum. Cebimdeki alyan setle hızlıca vidalayıp yola devam ettim. 1-2 dk. durmuşumdur.
Box Hill'e yaklaşıyoruz.
Yaklaşık 70.km'den sonra irili ufaklı tırmanışlar başlıyor ve 120.km'ye kadar devam ediyor. Bu bölümlerde ortalamam iyice düştü. Özellikle Box Hill tırmanırken yürüyen insanları görünce bende inip yürümeyi düşündüm ama nasıl olduysa inmedim ve devam ettim. Bu arada organizasyonun strava ile ortak çalışması olduğunu düşündüğüm,Box Hill'in başına koydukları ''segment starts'' afişi çok hoştu. Aynı şekilde zirvede ''segment finishes'' de bisikletçiler için güzel bir motivasyon oldu.
parkur profili
Yarışın 70-120. km'ler arası tırmanışlarda belli bi nabızda pedallamaya çalışıyor, düz yolda bir grup yakalarsam tutunabildiğim kadar tutunuyor,tek kaldığımda ise nabzı 150bpm'de tutup çeviriyordum. Böyle bir strateji geliştirmiştim. İnişlerim çok iyi değildir.Ve çok risk almayı hem sevmem hem de beceremem. Ama yarışta,hem yarış psikolojisi hem de grup olarak indiğimden dolayı etrafında inenlere mümkün mertebe ayak uydurmaya çalıştım. Ve ortaya bana göre iyi seviye bir iniş performansı çıktı. Stravaya göre max. 88km/sa hıza çıkmışım:)) Strava beni gözünde fazla büyütmüş:)) Sonuçta ufak-tefek sapma olmuş olabilir. Garmin max .hız için 63km/sa gösteriyor. Kesinlikle daha gerçekci. Eee tabi bu arada 88km/sa gerçek de olabilir:D
The Mall'e giriyoruz ve artık yarış sonu,yüzde hafif tebessüm
Yarışın son 40km'si artık hem tekrar şehir merkezine ve oradaki coşkuya yaklaşmanın hissiyatı hem de finişe olan yakınlıktan dolayı kendimi iyi hissedip profilin de düze dönmmesiyle pedallara yüklenmeye başladım. İyi gruplarla çevirdim ve yarışın ilk iki saati gibi yine bulutların üstünde, büyük bir turda pro bir pelotonda etap koşuyormuş gibi hissettim. Aslında bu performans beni biraz yanıltmıştı. Çünkü ben yarışın son kısımlarının sıkıntılı ve acılı olacağını,daha açık söylemek gerekirse patlayacağımı düşünmüştüm. Halbuki yarış başındaki gibi yüksek nabız çeviriyor,sağlam gruplara tutunabiliyordum.Özellikle şehir merkezine doğru çıktığımız kısa ama sert birkaç yokuşta seyircinin oluşturduğu coşku gerçekten görülmeye değerdi. Yarışa katılan bizim gibi amatörler için atmosfer tek kelimeyle muhteşemdi. Bu coşku ile son km kapısından geçtik ve The Mall'a girdik. Herhangi bir büyük turun etaplarındaki gibi son 300m tabelasını görünce son bir kez ayağa kalktım ve bacaklarımdaki son bir güçle pedala asıldım, yarış boyunca maksimum nabzımı(171bpm) buradaki sprintte görmüşüm. Bu veri de kendi açımdan optimum performans bir yarış çıkardığımın göstergesi. Yarış esnasında bariz olarak gördüğüm ise yokuşlardaki düşük performansım. Yokuşlarda biraz daha iyi bir performans gösterebilseydim süreyi belki de 5 saat civarlarına taşıyabilirdim.
son kez bacakta ne var ne yok denemesi:) nabız 171bpm
Yarışı resmi sürem 5:30:51'de bitirmişim.
Prudential Ride London strava datası
Prudential Ride London dailymile linki
Prudential Ride London Garmin datası
madalyayı kaptık
Aslında yarış sonrası finish alanında biraz vakit geçirmek,çimlere uzanıp rahatlamak isterdim ama late check-out için zar zor ikna ettiğim otel görevlilerinin iyi niyetini suistimal etmemek için madalyamı alıp doğruca otele döndüm.
değmeyin keyfime:))
organizasyonun hazırladığı bana ait yarış videosu
Son olarak; benden bilgi birikim olarak hiçbir desteğini esirgemeyen, bu yolda beni cesaretlendiren, büyük insanlar Mehmet Özpağda, Emre Tacir, Ozan Kotan ve Cihan Asrak başta olmak üzere kulübüm Marathonist'teki ve bu camiadaki tüm dostlarıma teşekkür ederim..
Güncel yarışları ve antrenmanları takip için Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
Herkese iyi günler,iyi antrenmanlar...
süper yarışmış, tebrikler. Listeye aldım;)
YanıtlaSilCem