15 Eylül 2015 Salı

VeloTürk Gran Fondo

VeloTürk takımının ''2000 çocuğa 2000 bisiklet'' projesi kapsamında düzenlediği Ürgüp'te başlayıp Kayseri de,Erciyes Dağı'nın 2200m. rakımında son bulan 90km'lik yol bisikleti yarışına katıldım. Yarışın düzenleneceği açıklandığında 3 ana sebepten yarışa katılmayı kesinlikle istedim.

1)Sarper Günsal,Berkem Ceylan gibi eurosport'ta keyifle dinlediğimiz kişilerin böyle bir organizasyonu düzenliyor olması.
2)Türkiye'de bu kapsamda düzenlenen ilk granfondo yarış olması 
3)Ve en önemlisi, VeloTürk takımının ''2000 çocuğa 2000 bisiklet'' projesiyle başlattığı bu kampanyaya kendi ölçülerimizde destek olabilme şansı.

Gerçekten de organizasyonun, yol bisikletini iyi bilen diğer takım arkadaşlarıyla beraber Sarper Günsal gibi bir üstat tarafından düzenleniyor olması, tanıtımının iyi yapılması ve dolayısıyla yol bisikletiyle ilgilenen herkesin haberdar olması, sürekli tv'de büyük turları seyreden ve yol bisikletine binen bir kitlenin ilk defa bir granfondo yarışında pedallama isteği ve en önemlisi, yarışın yukarıda anlattığım ölçekte büyük bir sosyal yardım projesinin önemli bir ayağı olması gibi etkenlerden dolayı katılım gayet iyiydi. Ürgüp'e cuma günü öğleden sonra gidip,cumartesi yarıştan hemen sonra İstanbul'a dönmeme rağmen sosyal platformlarda tanıştığım birçok arkadaşla şahsen tanışma şansım oldu.



Ürgüp'e cuma günü saat 15:00 gibi ulaştım ve hemen valizleri bırakıp yarış kitlerinin dağıtıldığı sinema salonuna geçtim. Yarış kitlerini alıp, bisikleti toparlamak ve yarışa hazır hale getirmek için tekrar otele döndüm. Akşam 18:00 gibi de teknik toplantı için tekrar sinema salonuna gittim. Yarışı düzenleyen Velotürk takımı Sarper Günsal, Berkem Ceylan, Arda Türkmen, Okan Can Yantır, Aydın Diricanlı tam kadro olarak teknik toplantıda bizleri nelerin beklediğini ve programı anlattılar. Yarış parkuru, asfalt kalitesi, start, finiş, yiyecek,içecek istasyonları ve Erciyes'ten bütün yarışmacıların nasıl geri geleceği.. Hepsi tek tek anlatıldı. Sarper Günsal'ın insanı güldüren doğal mizacının da etkisiyle keyifli bir toplantı oldu. Toplantı sonrası otele gidip son hazırlıkları yapıp hemen uyudum.

Ürgüp'teki ilk 3-4 saatimde dikkatimi çeken şey,havanın inanılmaz sıcak oluşu ve yarışa katılacak herkesin konuştuğu asfaltın bozuk ve bu nedenle sürüşün çok titreşimli oluşuydu. Bu tarz yarışlarda tecrübeli olanlar yarının zor bir gün olacağını söylüyorlardı.

Yarış sabahı start alanında yarışın biran önce başlamasını bekleyen heyecanlı bir kalabalık vardı. Start alanı cıvıl cıvıl, sanki herkes biran önce pedallara basmak, Erciyes'e doğru var gücüyle pedallamak istiyormuş gibiydi. 2 tane 75cl'lik mataralarımdan birine powerade diğerine su koymuş, yiyecek olarak da 1 jel ve yol boyunca bana yetecek kadar fındık,badem,kuru üzüm karışımı bir paket almıştım.

Sarper Günsal'ın anonsuyla yarış Ürgüp'ün içinde neutral şekilde başladı. Yaklaşık 2km sonra düz asfaltta normal start verildi. Bu tür yarışlarda start anları kaza ihtimalinin en yüksek olduğu anlardır. Organizasyonun da teknik toplantıdaki uyarısı, yarışanların dikkatli ve sakin startı ile sıkıntısız olarak start verildi. Yarışa iddialı gelen takımların yaptıkları temponun geniş ve kalabalık grubu upuzun bir tren haline getirmesi uzun sürmedi. Tutunabilenler tutundu, tutunamayanlar arkalarda kendi gruplarını oluşturmaya başladı. Bende hızlı ve direk yokuşlarla başlayan yarışta kendi tempomun üstünde bir eforla yol alıyordum. Nabız verilerim sıkıntılıydı. Henüz yeni başlamıştık ama 160-170bpm aralığında dolaşan nabız ilerisi için tehlikeydi. Yarışın son bölümünü düşünerek tempomu düşürmeliydim ama içinde bulunduğum gruptan kopmamak için aynı eforda devam ettim.


bu nabızda rakımın da etkisi olduğunu düşünüyorum. Daha start alanında yarış öncesi 125-130bpm atan nabız heyecandan mı öyleydi yoksa rakımdan mı çözemedim!!

 Grup içinde de ara ara ataklar geliyor önde daha sade bir grup oluşturma hamleleri oluyordu. Bu hamlelere tutunabildiğim kadar tutundum ve 35-40.km'lerde bir tırmanış esnasında grubun gerisinde kaldım. 3-4 km kadar tek sürdükten sonra arkadan gelen fakat daha tempolu gelen bir gruba tutunmaya çalıştım ama bu grup daha iyi gidiyordu. Grubu iyi bir triatlet ve Ironman finisher Can Bedirhan çekiyordu ve grup çok iyi çalışıyordu. Tutunmak istedim ama temponun benim üzerimde olduğunu ilk yokuşta anladım. Bu grup göz ile takip mesafesinden koparken arkada nispeten tempoları bana uyan 6-7 kişi ile başka bir grup oluşturduk. Ve ilk ikmal noktası olan 59.km'ye kadar beraber gittik. İstasyondan herkes farklı çıkınca tekrar aynı grubu kuramadık. Zaten artık esas tırmanış başlıyordu ve grup olmanın mental avantaj dışında bir faydası olmayacaktı. Bacaklarımda yorgunluk ve başlayan kramp belirtileri beni korkutmaya başlamıştı. Nitekim istasyondan beraber çıkıp aynı tempoda ilerlediğim arkadaşa ilk yokuşta veda ettim. Veda ettim derken; onun temposuna ayak uyduramayıp geride kalarak veda ettim. Yoksa geçip gitmek değil:))


''70.km'ye kadar düz gibi duruyor değil mi!! Sen öyle san şapşal'' diyor bu grafik bana her baktığımda:))

Artık Erciyes'in eteklerinde dolaştığımızı biliyor, Erciyes'i tüm ihtişamıyla karşımda görüyordum. Km'ler 72-73 olmuştu. Yarış atmosferinde çok dikkat edemedim ama hatırladığım kadarıyla Erciyes tırmanışı çok hafif eğimli(%2-4 arası) uzun ve geniş bir yolla başlıyor galiba. O yolda hızımın çok düştüğünü farkettim. Yola bakınca eğim yok gibi duruyor ama hızım da tırmanış başladı diyordu. Hemen saatin ekranına elevasyonu aldım ve ince ince tırmanışın başladığını görmüş oldum. O yol bana çok uzun geldi. Ve bacaklar iflas etmişti. Eğimin ilk sertleştiği yerde mecburen ara vermek zorunda kaldım. Gölgede biraz oturup açma-germe yapıp tekrar yarışa konsantre olmak istedim ama kramplar(dizlerin üstündeki ön kas grupları,quadricepsler) müsaade etmedi. Burada düşündüğümden çok daha fazla mola vermek zorunda kaldım. Yarışı bırakıp bırakmama arasında git-geller yaşadım. Gerçekten İznik'te koştuğum 136km'lik yarış da dahil hiçbir yarışta beynimin yarışı bırakma konusunda bu kadar dominant olduğu bir yarışım olmadı. Bırakmamak ve tamamlamak için kendimle çok mücadele ettim. Ve inanılmaz kötü bir Erciyes tırmanış performansıyla yarışı bitirdim.



Yarışı 5:24:41 gibi bir sürede bitirerek, finiş gören 191 kişi içinde 146. olmuşum.

Yarışın strava linki

Yarışın garmin datası


Kişisel performansımı yorumlamaya gerek yok, sonuçlar ortada. Bitiriş sürem performans olarak hiç iç açıcı değil. Bardağın dolu tarafını görmek istersem sadece bitirebildiğime sevinebilirim. Erciyes'in eteklerine geldiğimde bacaklarımı tamamen tüketmiştim ve su-tuz dengesini kuramadığım için bacaklardaki kramplar kaçınılmazdı.Tabi yarış bittikten sonra geriye dönük performans analizi yapmak kolay:)) Önemli olan yarıştan önce tüm detayları  düşünüp önlem alabilmek. Sihirli bir değneğim olsa ve şu an yarış öncesine gidebilsem düzelteceğim şeyler şunlar olurdu;

* Kesinlikle yanıma tuz tableti alırdım. ( öyle ya, evde yemeklere dökmek için almadım ben bu tabletleri)
* Rakım faktörüne daha dikkat ederdim. (hayatım sahil kenarında geçmiş)
*160-170bpm'lerle geçen yarışın ilk bölümünde nabız için max. sınırım 160bpm olurdu.
*Gidona ikinci bi kat gidon bandı sarardım.
*Bu yarış için kesinlikle 2-3 defa Kartepe veya Uludağ'da tırmanış antrenmanı yapmak ciddi faydalı olur.(İstanbul'da oturduğum için Kartepe ve Uludağ örneklerini verebildim.)


Tüm bunların dışında organizasyona gelirsek; VeloTürk ekibi tüm iyi niyetiyle ve özverisiyle güzel bir iş çıkardı. Tabi burada altyapıyı tedarik eden Aydın Ayhan Güney ve ekibinin katkısı gözardı edilemez.  Açıkçası organizasyon anlamında çok yorucu bir etkinlik olacaktı. Bugüne kadar katıldığım yarışlarda ya start-finiş birbirine çok yakın olurdu, ya da finiş noktası sporcuların kendi başlarının çaresine bakabileceği bir lokasyonda olurdu. Ama bu yarış 2200m rakımda Erciyes dağının zirvesinde bitiyordu. Oradan dönüş nasıl olacaktı? Bu bir koşu yarışı olsa sıkıntı yok ama bu bir bisiklet yarışı ve yaklaşık 250 tane değerli bisiklet otobüslerle start alanına taşınacaktı. Teoride zor gözüken bu operasyon, organizasyonu yapan kişilerin tecrübesi ve yerinde hamleleri ile sorunsuz halloldu. Ön tekerini alan yarışmacı bisikletini uzman bir kişiye teslim ediyor, o da bisikleti battaniyeye sararak otobüse yüklüyordu. Bildiğim kadarıyla bütün bisikletler sorunsuz bir şekilde start noktasına getirildi.

Bunun dışında saat 19:50'de olan dönüş uçağına yetişip yetişemeyeceğim de bir soru işaretiydi. Organizasyonda önceden belirlenen saatlerde otobüsler hareket ettiği için uçağıma da rahatlıkla yetiştim ki; yetişebileceğimi düşünmüyordum açıkçası:))

Son olarak VeloTürk takımına ''2000 çocuğa 2000 bisiklet'' kampanyasından dolayı teşekkür ediyorum ve bu kampanyanın ve yarış organizasyonlarının büyüyerek devam etmesini diliyorum.

Herkese iyi antrenmanlar..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder